Mavi kelebek

İçimde doğup ölenler ile ilgili çoğu kez hiçbir şey yapamazken dışımızda olanlara bir tepki verme mecburiyetimiz olması, “... ediyormusunuz ? helal olsun” kadar yuvarlak. Başladığın yere geri dönmek de başka bir yola girerek farklı bir yere vardığını sanmak da aynı balonun parmak izleri sayılmaz mı? Her gün değil, her an doğanlı ve ölenliden bahsediyorum. Birkaç dakika evvel yazdığın mesajın birkaç gün bende kalmak olacağını sanıp, umarken birkaç dakika sonra istemezsen hiç deyişimi örnek olarak ele alabiliriz. Alalım. Birkaç dakika evvelsinde içimde doğduğun gerçeği birkaç dakika sonrasının ölümüne tanık her zaman. Ölenin gittiği de böylece bir noktada tasdiklenmiş oluyor. Derinde olanların mevzu bahis olmadığı günler yalnızca daha da derinleşmeye, daha derine neden oluyor. Ölen kadından bahsedilen haber ile bir kazma darbesi. Kızını taciz eden baba ile büyük bir kazma darbesi daha. Annesi ölmüş bir çift göz ile daha bir büyüğü ve seninle daha da büyük. Ölen ölüyor. Cezalı cezasını çekiyor. Peki ya, şahidi olarak derinlerimizde olanların hesabı kimden sorulacak? Şu günlerde mavi bir kelebek olduğumu hissettiğim zaman rahat bir nefes aldığımı, hafiflediğimi hissediyorum. Bir derini olmadığını sanmamdan mı yoksa uçabilmekten kaynaklı varlığından emin olduğum özgürlük hissinden mi emin değilim. Mavi bir kelebek de olsam ileriye baktığımda arkamda bir cam olduğunu unutmuş olduğumu hatırlıyorum. Derinler ile aramda bir pencere, pencerenin önünde de ben bulunuyorum. Kafamı kaldırıyorum, derinimi karşımda, karşımda olandan çok görüyor, ışıklar kapansa görüntü gider belki diye düşünüyorum. “İçimin sayıklamaları” şu an kitabın isminin bu olmasını istedim. Bir kelebeğin sayıklamaları mı olmalıydı? Kelebek ben miyim yoksa benden olma mı o kelebek? Olma. Aldırma. Doğurma. Ol, aldır ve doğur. Aslında olumlu bir anlama gelen olumsuz kelimeleri bazen çok iyi anlıyorum. O kelime sana olumlu olanı ifade eder ama, ama tüm o olumsuzluklara karşı bu nasıl olur? Bunu sorarsan belki bir soluklanır, belki bir durur. Fark ettiğini belli etmenin tek yolu temas değildir. Hatta yanından bile geçmez. Dudaklarının kıvrıldığı yerleri göstermeyi bir işaret bilmişsen, nasıl yapıyor olabilire meyletmişsen ve adını, ilgili olduğu şeyin dışında da anmış, fısıldamışsan derin bir nefes almaktan hiç çekinme, hatta bunu hemen yap. Öyle çok seviyorum ki. Şu an tam da bunu yazarken aklıma geleni, gelip de gitmediğini fark edince gülümseyeni, mavi kelebeği. Bazen diyorum ben mavi bir kelebek olsam, önce sana uçar, yine sana göstermek ister, gülümsediğini görünce de birkaç takla atar, omzuna konarım. Başımı, yanağında mutlaka okşarım. Kanatlarım ile gözünü kapatır, göz kapaklarındaki mavilik kalkıncaya kadar da burnuna bir öpücük kondururum. En azından aynı kürekli gömülelim isterim. Sonra açılınca göz, mavi de yoktur kelebek de. Mavi hep gökyüzünde, kelebek daima tahayyül

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Bütün mümkünlerin kıyısında

Bu buluşmaya bir isim vereceğim

Bu dünyada kötüler hep aynı şeyi söylüyor