İnsan neden ayağını burkmaktan, kafasını çarpmaktan, kötü haberlerden, mutsuz olmaktan, acı duymaktan bu kadar korkar?!
Hiçbir şey olmasın mı istiyorlar? Keyfi bozulmasın, tatsızlık çıkmasın...
Hayatı hep başına gelenleri "atlatmak" üzerine kurduğunda hayatını da atlatmış olmuyor musun?
Ölüyoruz ya hu! Ha yarın, ha 25 sene sonra. Yeterince zaman geçtiğinde bu ikisi arasındaki farkın da hiç bir anlamı yok.

Amaca bağlanmaya çalışan ruhlarımız bir gün o amacı bulacak mı emin değilim,
Ama aramaya devam ederken soru sormak, merak etmek, seyretmek, hissetmek elimizde karın doyurmaya en yakın şeyler.
Olacaklardan korkmadan, nefret etmeden, -mümkün mertebe- yargılamadan sadece anlamaya çalışmak.
Bileklerini kesip, bilincini kaybedene kadar neler hissettiğini yazan Beşir Fuat gibi mesela,
Kendisinin bir fotoğrafı ilk tanıştığım andan beri aklımın bir köşesinde asılı duruyor, arada göz göze geliyoruz. 
Konuşacak çok şey varmış gibi

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Bütün mümkünlerin kıyısında

Bu buluşmaya bir isim vereceğim

Bu dünyada kötüler hep aynı şeyi söylüyor