16.7.16

Barbileri saç tellerine karışmış bir kız. 
Her telde farklı bir oyun, 
her telde farklı bir ritim, 
her telde farklı bir dokunuş, 
her telde farklı bir gülüş, 
her telde farklı bir bakış... 
Kimisi oyuna dahil olup karışırken o saçlara, kimisi oyunbozanlık yapmak isterken boğulur teller arasında. Belki de bu yüzden şişti kızın ensesi, oyununa karışandan çoktu bozan ve ölü bedenlerle doluydu orası. 
Bir gün Alice oldu kız, bir gün Sidney. 
Bir gün barbileriyle oynadı kız, bir gün ateşleriyle. 
Aslında çok şey istemedi kız. Zor gibiydi anlaşılması dışarıdan bakıldığında fakat usulca yaklaşıp, derin bakıldığında şeffaftı kız. 
Herhangi bir yerde üretilen ve öylece salınan bebekleri toplamış ve benim demişti kız. Her birine farklı isim, farklı tavır vermişti kız ve büyürken korkmuştu onları tekrar sahipsiz bırakmaktan. Çünkü bilirdi önce sahiplenilip sonra bırakılmayı. 
O yüzden aldı saç tellerine. 
Saç tellerine aldı çünkü saçına değen her şefkatli el onun olanlara da değecekti. 
Aslında böyle severdi dışarıdan gamsız görünen o kız. Güzel severdi o kız. Öyle severdi ki bırakmak zorunda bile olsa yok eder ama mutlaka bir yerinde gizlerdi. 

Ah ne azdır o tellerdeki bebekleri görenler...
Ne azdır o saçları sevenler. 

Neden saçları değil de memeleri okşanır kızların? 
Neden bakarlar da görmezler o kızları? 
Neden duyarlar da dinlemezler o kızları? 

Halbuki ne güzel oyunları var barbileri saç tellerine karışmış kızın
Halbuki ne güzel sesi var barbileri saç tellerine karışmış o kızın 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Bütün mümkünlerin kıyısında

Bu buluşmaya bir isim vereceğim

Bu dünyada kötüler hep aynı şeyi söylüyor